“HAYIR”ların Kilisesi’mi?
Özellikle cinsellik ve nihayetinde Allah’ın yasaları konusunda Kilise’nin ahlaki öğretilerini nefret ettirmenin yollarından biri onları abartmak (“sadece çocuk sahibi olmak için cinsellik”?) -ama bu zaten insanlığın başlangıcından beri şeytan tarafından kullanılan bir yöntemdir (bkz. Yaratılış 3,1)- ya da onları HAYIR-OLMAZ şeklinde sunmaya devam etmektir (böyle olmaz, öyle yapılmamalı, günahtır). Diğer şeylerin yanı sıra, tam anlamıyla hayatın özellikle hoş ve güzel bir yönü ve ergenlik çağındaki yetişme döneminden itibaren önlenemez bir şekilde bizi etkiliyor gibi görünen cinsellik konusunda!
Gençlerin Kilise’den ve inançtan uzaklaşmasının çoğunlukla tam olarak bundan kaynaklandığı gerçeğini gizlemek yararsızdır. Kilise cinsellik hakkında hiçbir şey anlamaz, cinsellik kokusu vardır, hatta baskıya, nevroz ve hatta sapkınlıklara neden olacaktır (ve birçok psikolojik rahatsızlık ve içerideki skandallar da bunu kanıtlamaktadır). Kısacası: [Kilise’den] uzak durmak daha iyi …
Papa XVI. Benedikt’in, yalnızca baskın kültürün değil, sıradan insanın bile itirazlarına cevap verebildiği olağanüstü kültürü ve bilgeliğinde, ilk vaazından itibaren (24.04.2005) bir araya getirdiği bu zorluğun altını çizmesi tesadüf değildir ve gençlere hitap ederek, “Mesih İsa’dan korkmamalıyız, çünkü O hiçbir şey yitirtmez, zira her şeyi bahşeder!” derken, Kilise’nin ve Allah’ın yasasının bütününün HAYIR değil, bir EVET olduğunu; hayatın gerçek anlamına ve yaşamın şeylerine evet olduğunu birçok kez belirtmiştir (bu Evet’in içinde Hayır’ların olması kaçınılmazdır ki böylece hayatın anlamı ve ilahi armağanlar yok edilmekten kurtulur).
Hatta ilk Genelgesinde (Deus caritas est, 2005, n. 3), yetkili bir şekilde bu kışkırtmayı kabul etmek isteyip – sevgiyi ifade etmek için eros (cinsel beşeri sevgi), filia (dostluk sevgisi) ve agape (ilahi sevgi) arasındaki farkı açıklayarak- F. Nietzsche’ye göre Hristiyanlığın “erosu zehirleyerek onu murdar kıldığı” ifadesine atıfta bulunmuş ve eros ile agapeyi birleştirerek Hristiyanlığı nasıl yozlaşmadan kurtardığını ve gerçek insan anlamına yükselttiğini kültürel ve hatta tarihsel açıklıkla yanıtlamıştır.
Rahip, Episkopos ve Kardinal olduğu öncesinde, Papa 2. Yuhanna Pavlus, gençlerle, genç çiftlerle olan diyalogları neticesinde, “beden, cinsellik ve sevgi teolojisi” konusunda geniş ve derin bir sunum hazırlamıştı (bugün hala “Amore e responsabilità,” Marietti Yay. 2007, eseriyle bulunabilir) ve beş yıl boyunca (5.09.1979-28.11.1984), Çarşamba günleri halkla genel buluşmalarında bu konuda verdiği din dersleri kayda değerdir. (Giovanni Paolo II, Uomo e donna lo creò. Catechesi sull’amore umano, Città Nuova/L.E. Vaticana eserinde bir araya getirilen kateşezler).
Kısacası, İncil ve onu anlamamıza ve yaşamamıza yardımcı olan Kilise’nin öğretisi, birçoklarının ve hatta kendilerini Katolik sayan bazılarının düşündüğünden çok daha farklıdır: İnsan cinselliğinin öyle derin ve güzel bir anlamı vardır ki, baskın olan zihniyetin önerdiği şey kıyaslandığında, endişe verici bir kasvet değilse de bir bayağılıktır.
Dolayısıyla, zaten her şey Allah’ın eseri, O’nun yaratılışının ürünü, sonsuz Bilgeliğinin ve sınırsız Sevgisinin işaretidir! Bu nedenle, ilk sayfasından itibaren Kutsal Kitap’ın söylediği üzere, her şey “iyidir” (İsa Mesih’in de cinsellik ve çift sevgisinden bahsetmek üzere tam da bu metni açıkça ele alıyor olması anlamlıdır, bkz. Matta 19,4-6).
Bu nedenle, örneğin, Doğu dinlerinin (spiritüalist) aksine birçok felsefeden (Dualist / Maniheist), Kutsal Kitap için de “madde” (ayrıca beden, hatta cinsellik) iyidir.
Hristiyanlığın çelişkili olarak görünse de “maddi” olduğunu söyleyebiliriz (insanda bedenin zihin ve ruh tarafından yönlendirildiği ve bu nedenle önceliğe sahip olduğu doğru olsa da), öylesine tamdır ki insandan hiçbir şey ihmal edilemez, sansürlenemez, zira gerçek anlamıyla ortaya koyulur ve yaşanır.
İnsan bedeni, Allah tarafından yaratılmasının yanı sıra, ete dönüşen Söz (Allah’ın Oğlu) tarafından da üstlenildi. İsa aynı zamanda bedenle birlikte yükseldi ve dönüşmüş bedeni ile Peder Allah’ın sağındadır.
Biz de, dünyanın sonunda, bedenimizle dirileceğiz ve hepimiz, birlik içinde yeniden birleşeceğiz, ya Allah’ın hayatına ve görkemine katılacak (Cennet) ya da sonsuza dek dışlanacağız (Cehennem). İsa ayrıca, Annesi’nin bedenini (ve mükemmel öğrencisi) Çok Azize Meryem’in, son Gün’ü bekleyen bir mezarda mahvolmamasını, ancak ölümünde, bedeni ile bile şanına girmesini istedi (Göğe Alınma).
Dolayısıyla tam da bu EVET’i cinselliğin, bedenselliğin, sevginin ve insanın kendi hayatının gerçek anlamı doğrultusunda garanti etmek adına Kilise, Mesih İsa’nın buyruğu üzerine bazı HAYIR’ları koymuştur ki, o olmasa aksi halde bizim gerçek iyiliğimizi sahte anlama çevirip mahveder (ve hep daha fazla mahvetmektedir).
Kaynak: http://www.laviadellavita.it/morale_sessuale_148.html