Sınır koyulmalı mı?
Başka sınırlar koymak, hayatın bu güzelliğini ve zevkini israf etmez mi?
Bizi, dürtülerimizi yönlendirmek ve yönetmek için insanlar olarak ayıran şey tam olarak budur. Hayvanlar sadece içgüdüsel olarak yaşar ve anlam otomatik olarak uygulanır (bu yüzden cinselliklerinde bile “düzenli” olurlar).
Bu yüzden baskılama, bir frenleme, engelleme meselesi değil, cinselliğin otantik anlamını yaşama çabası olarak algılanmalıdır. Bu nedenle gerçekte, “sınır” değil, cinselliğin gerçek bir şekilde, esasen ve dolayısıyla daha da güzel bir şekilde yaşanması için “şartlar” oluşturma meselesidir.
Bu, kolay olmasa da ve şu anda yorucu fedakârlıklar da içerebilse de, cinsel olarak daha sonra meşru olarak tecrübe edildiğinde daha da güzelleşir. Aslında sadece “gerçek bizi özgür kılar” (Yh. 8:32), yani yalnızca gerçeği yaşamak, otantik anlamıyla bizi daha “insani” ve daha güzel yapar (ve Hristiyan yaşamı temelde “daha insani” bir yaşamdır ve hatta daha fazlasıdır. Nitekim zaten bu hayatta, bu yüzden yaratıldık).
Eğer bu kısıtlama, bu sınırlar, bu koşullar, yani bu anlam, bazen bize pahalıya mal olabilir, gerçekte bu mazoşist bir şey değildir, zira tamamen insanidir; tam olarak bizi gerçekleştirir, çünkü bizi kendimiz ve daha fazlası haline getirir (bizler olduğu gibi Allah tarafından düşünülmüş ve yaratılmışızdır).
Örneğin, kendini durdurulamayacak bir dürtüye terk etmeyi haklı çıkarmak için “ama ben bir insanım!” diyemeyiz, çünkü tam olarak bizler “insan” olduğumuz ve hayvan olmadığımız için kendimizi yönetebilir ve otomatik olarak değil (hayvanlarda olduğu gibi) de, zira her şeyi kendi gerçek anlamlarına göre yaşayabiliriz. Bunu da “çabanın” hakkıyla ve bazen bir mücadeleyle, iyi şeyler yapmak adına, otantik insanlar olmak ve ayrıca gerçekten sevme için yaparız.
Biz gençken (veya çok daha gençken), yapmak istediğimiz her şeyi yapmaya mecburmuş gibi hissederek, hayattan zevk aldığımızı düşünerek hayatımızın aşamalarını yakmak zorunda değiliz (diğer şeylerin yanı sıra, zamansız ve vahşice baş veren “tomurcuklar” israf olur ve asla, Allah’ın özel bir armağanı olarak, güzel ve olgun çiçeklere dönüşmezler). Bundan öte, sporda yaptığımıza benzer şekilde kendimizi –bir egzersiz yaparken- hissetmek zorundayız, bir gün gerçek sonuçlara ulaşmak için gerçek bir olgunluğa ulaşmalıyız.
İşte, evlilik öncesi iffet yaşamında cinselliğin gerçek anlamını yaşamak adına yapılacak olan alıştırmanın amacı: Bizler kendi dürtülerimizin efendisi olamazsak, kendimizi çok zor bahşedebilir (gerçek sevginin özelliği budur), kaçınılmaz olarak başkasının “mülkiyetine” geçer (ki sevginin örtülmesinde ortaya çıkan, sevgi karşıtı, bencilliğin işaretidir bu) ve hep daha fazla dürtülerimizin köleliğinde yaşar; böylece onlara hükmedenler artık bizler olmayız, zira onlar bizi ellerine alarak, yıkıcı eylemlere sürüklerler (ve tövbe etmezsek de cehenneme kadar bile bizleri çekebilirler).
Kaynak: http://www.laviadellavita.it/morale_sessuale_148.html