Allah’ın en büyük armağanı.
Hangi sözler Allah’ın nimetlerini layıkıyla açıklayabilir? Sayılarını hesab etmek mümkün değildir. Büyüklüklerine gelince, öyledir ki onlardan bir teki, bizleri, onu aldığımız kimseye karşı bütün şükranlarını ifade etmek zorunda olan borçlular yapmaya yeter.
İşte unutmak kesin olarak imkansız bulunan, zeka ve sağlıklı akıl sahibi olan hiç kimsenin sözünü etmeden geçemiyeceği ve bununla beraber hiç kimsenin gerektiği gibi hakkında konuşamayacağı iyilik. Allah insanı kendi suretinde ve kendisine benzer olarak yaratmıştı; kendisini tanımaya onu layık kılmıştı; onu akılla donatmak suretiyle öteki hayvanların üstüne yerleştirmişti; cennetin hiç bir şeyle kıyaslanamıyacak güzelliklerinden istifade imkanını ona vermiş ve onu yeryüzünde bulunan her şeyin hakimi yapmıştı. Sonra insan yılanın onu aldatmasına göz yumdu, günaha ve günah yüzünden ölüme ve ona götüren bütün dertler içine battı. Bununla beraber Allah onu terketmedi. Önce ona yardım için Yasayı verdi; onu muhafaza etmesi ve ona ihtimam göstermesi için bazı melekleri görevlendirdi; onu kötülüğünden dolayı kınamaları ve ona fazileti öğretmeleri için Peygamberler gönderdi; tehditlerle onun kötülük eğilimlerini kırdı ve vaatlerle onu iyiliğe düşkünlüğünü uyardı ve sürekli olarak, çeşitli örneklerle bu iki yolun nerede bittiğini gösterdi. Bütün bu iyiliklerden ve daha pek çoklarından sonra bizler itaatsizlikte direnirken, Allah bize sırtını dönmedi. Hayır, Allah’ın iyiliği bizi terketmedi ve, biz onun gösterdiği her türlü ilgiye duyarsız kalarak velinimetimize saygısızlık etmiş olduğumuz halde, bize karşı olan sevgisini köreltmiş olmadık. Tamamen aksine, Rabbimiz Mesih İsa aracılığı ile ölümden çekip çıkarıldık ve hayata kavuşturulduk. Burada, onun bizi iyiliklere boğması şekli daha da hayranlık uyandırıcıdır Allah’ın durumunda bulunan O, Allah’a eşit şekilde muamele görmek hakkını iddia etmeyi uygun bulmadı; fakat aksine hizmetkar durumunu alarak, bundan kendi kendine vazgeçti.
Ayrıca, acılarımızı üzerinde taşıdı, hastalıklarımızı yüklendi, biz onun yaralarıyla şifa bulalım diye bizim için yaralandı. Bizim için kendisi lanetli olarak bizleri lanetli olmaktan kurtardı. Bizi görkemli yaşama kavuşturmak için, en şeref kırıcı ölümü kabullendi.
Ölmüş olanları hayata iade etmek ona yetmedi; onlara karşılıksız olarak ilahi saygınlığı verdi ve ebedi istirahatte onlara insanın tasavvur edebileceği her şeyi aşan bir mutluluk hazırladı.
Acaba biz Rabbe, bütün bize verdiklerine karşılık ne veriyoruz? O, öyle iyi ki bütün bize verdiklerine karşılık olarak hiç bir şey istemiyor, sevilmek ona yetiyor. Bana gelince, hissettiğimi söyleyeyim, bütün bunları hatırladığımda, korkuya ve dehşetli bir şaşkınlığa kapılıyorum ihmalkarlığımla veya boş şeylerle uğraşa uğraşa, Allah’ın sevgisini kaybetmekten ve Mesih için bir utanç konusu olmaktan korkuyorum.
BASİLİUS (KAYSERİ’Lİ) (329-379)