GREGORİUS (NAZİANZ’LI) (329-390)
Gregorius, 329 yılında, Kapadokya’da Nazianz’da (Türkiye’de, Bekarlar) doğmuştur. Gregorius’un Gorgonia adında bir ablası, Sezar adında bir küçük kardeşi vardı. Oldukça önemli bir eğitim gördü. Bu eğitimi, Kapadokya Kayserisinde, Filistin Kayserisinde, İskenderiye ve Atina’da yaptı. 30 yaşına kadar öğrenmeye devam etti. Bu öğrenim yılları sırasında Basilius ile dost oldu ve müstakbel imparator Julianus ile tanıştı.
Yaşlı ana ve babasının yanına dönerek bir ermit hayatı sürmeye başladı. 361 yılında Gregorius, “babasına olan saygısından dolayı” rahip olur. Yine kendisi istemediği halde, Kayseri episkoposu olmuş bulunan dostu Basilius tarafından Sasimes (Kapadokya) episkoposu yapılır. 378 yılında Gregorius, İstanbul’daki küçük Katolik cemaatinin episkoposu olmayı kabul eder. Bu devirde İstanbul Kilisesi, Ariyanların elindedir. Bu kimseler Gregorius’u sürekli olarak rahatsız edeceklerdir. 381 yılında, İstanbul Konsilinde (2. Ekümenik Konsil), Antakya’lı Meletius’un ölümünden sonra, Gregorius, konsil başkanı episkopos olur. Fakat bazı episkoposların entrikaları ve iftiraları karşısında Gregorius, İstanbul episkoposluğunu bırakmak zorunda kalır. İki yıl süreyle önce Nazianz’a, daha sonra Arinze’ye çekilip buralarda yalnız başına bir hayat sürer. 390 yılında ölür.
Gregorius’un yazılı eserlerinden bize intikal edenler şunlardır: 45 adet teolojik ya da litürjik Konuşma; 400 adet Şiir; 245 Mektup.
Gregorius’un yazılı eserlerinin hepsi, “Kelam”a övgü içeren güzellik eserleridir.
Nazianz’lı Gregorius’un düşüncesinin belli başlı kaynakları şunlardır: Kutsal Kitap, (Kutsal Kitap hakkında olağan üstü bir bilgiye sahiptir), Hıristiyan yazarlar: İskenderiyeli Clemens, Origenes ve Athanasius; Yunan filozofları: Platon, Plotinus.
Daha sonra Kadıköy (Calcedonia) Konsilinde Gregorius’a, Teolojiyen ünvanı verilecektir. Gerçekten Gregorius, bütün yazılı eserlerinde, Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un uluhiyetini ilan eder. Bunu açıklık ve serinkanlılıkla yapar. Gregorius gerçek bir Teslis doktrini ortaya koymuştur. Gerçek bir Teolojiyen olarak, Gregorius, yazmaya başlamadan önce, bakıyordu ve görüyordu. Kontemplasyon adı verilen şey budur. Daha iyi bakabilmek için, çile (katharsis) ile bakışını arılaştırması gerekmiştir.
Gregorius derin bir kutsallık, gizem ve Allah’ın yüceliği duygusuna sahiptir. Dinleme ve ibadet olan sükuneti seviyor ve uyguluyordu.
Teslis konusundan ayrı olarak “Teolojiyen” Gregorius, aziz Athanasius tarafından ortaya konan, “insanın ilahlaşması” konusunu da kendisine maleder. VII. konuşmadan alınan şu parça bunu çok iyi özetlemektedir: “Mesih’le birlikte gömülmeliyim, onunla birlikte dirilmeliyim, göğü onunla birlikte miras almalıyım, Allah’ın oğlu olmalıyım, Allah olmalıyım. İşte bizim için Büyük Gizem budur!”