Allah, altın vazolara değil, altın ruhlara gereksinim duyuyor.
Mesih’in vücudunu onurlandırmak ister misin? Uzuvlarının, yani örtünecek giysileri olmayan yoksulların hor görülmesine izin verme. Dışarda, soğuktan ve çıplaklığından acı çektiğinde, O’na aldırış etmezken burada, kilisede, ipekli kumaşlarla saygı gösterilerinde bulunma. “Vücudum budur” diyen ve bunu sözle teyit eden şunu da söylemiştir: Beni aç gördünüz, fakat bana yiyecek vermediniz (bk. Mat. 25, 35) ve bunların arasındaki en küçüklere yapmadığınız şeyleri benim için de yapmamış oldunuz (bk. Mat. 25, 45). Sunak üzerindeki Mesih’in vücudu giysi değil, arı ruhlar istiyor; dışarda olanı ise bakıma gereksinim duyuyor.
Mesih’i istediği şekilde düşünmeyi ve onurlandırmayı öğrenelim. Çünkü saymak istediğimize gösterebileceğimiz en kabul edilir saygı, bizim tasarladığımız değil de, onun istediğidir. Petrus da, ayaklarını yıkamasına izin vermemekle, O’na saygı gösterdiğine inanıyordu. Bu saygı değildi, gerçek nezaketsizlik idi. Sen de emrettiği saygıyı göster, yoksulların servetinden yararlanmalarına bak. Tanrı altın vazolara değil de altın ruhlara gereksinim duyuyor.
Bunu söylemekle kiliseye armağanlar vermenizi yasaklamak istemiyorum hiç kuşkusuz. Hayır. Fakat, bununla birlikte ve bundan önce sadaka vermeniz için yalvarıyorum. Çünkü Tanrı, dünyasal evine yapılan bağışları kabul eder, fakat yoksullara yapılan yardımları daha çok takdir eder.
İlk durumda bağışı yapan yararlanır, ikincisinde ise bağışı alan. Orada bağış bir gösteriş nedeni olabilir. Burada ise sadaka ve sevgidir. Adama sofrası altın vazolarla dolup taşarken kendi bir yoksul kimliğinde açlıktan ölürse, Mesih’in bundan ne yararı olabilir? İlkin aç olanı besle, sonra da kalanla sunak yerini süsle. Ona altın bir kupa sunacak ama bir bardak su vermeyecek misin?
O’na gerekli giysiyi sunmazsan sunak yerini neden altın perdelerle donatıyorsun? Bundan ne yararı olacaktır? Söyle bana: gerekli gıdadan yoksun birini görüp, hiç aldırmadan, altınla salt sofrasını donatırsan bu insan, sence, sana teşekkür mü eder yoksa sana kızar mı? Ya da paçavralarla örtünmüş, soğuktan titreyen birini giydirmek yerine altın sütunlar ikram edip bunu onu onurlandırmak için yaptığını söylersen bu kişi dehşet verici şekilde alaya alınmış ve hakarete uğramış saymaz mı kendisini?
Bir evin gereksinimini duyan, gezginci ve hacı Mesih için de aynı şeyi düşün. Sen O’nu bir yolcu olarak kabul etmek istemiyorsun. Oysa buna karşın kutsal yerin tabanını, sütunlarını ve duvarlarını, iç cephelerini donatıyorsun. Lambalara gümüş zincirler takıyorsun, fakat O hapiste zincirli iken ziyaretine gitmiyorsun. Bunu bu tür süsleme ve kutsal donatımları temin etmeni yasaklamak için söylemiyorum. Aksine bunu yapmadan önce yoksullara gereken yardımı bunlarla birlikte sunman için öğütlüyorum. Tapınağı donatmadığı için hiç kimse yargılanmadı, fakat yoksula aldırış etmeyenin sonu cehennem, sönmeyen ateş ve şeytanların işkenceleridir. Bu yüzden tapınma yerini donatırken acı çeken kardeşine yüreğini kapatma. Bu, diğerinden daha değerli canlı bir tapınaktır.
YUHANNA KRİSOSTOMOS (344-407)