Ruh yoksulluğunun sayesinde, inançlıların topluluğunda tek bir ruhu yaratıyor.

Yoksullar alçakgönüllülüğün değerini zenginlerden daha kolay şekilde elde ederler. Çünkü yoksullar, olanak azlığında yumuşaklığı dost edinirler. Çokluk içinde olan zenginler ise küstahlığı yakın tutarlar.
Yine de inkâr etmemeliyiz ki, birçok zenginde kendi bolluklarını kibirli bir gösteriş olarak değil de, iyiliksever uğraşlar için kullanma eğilimi vardır. Başkalarının sefaletini ve acısını gidermek için bağış ettiklerini büyük bir kar sayarlar.
Bu erdemli niyet birliğine her türden insanlar arasında rastlanılabilir. Gerçekten birçok kişi, parasal durumlarında ayrı olsalar bile, iç niyetlerinde benzer olabilirler. Fakat tinsel değerlerde birleştiklerinde, dünyasal servetlere sahip olmalarındaki ayrılıklar hiç önemli değildir.
Ne mutlu o yoksulluğa ki dünyasal değerleri sevgisinin tuzağına düşmüyor, dünyasal servetleri artırmayı arzu etmiyor, fakat ateşli bir şekilde göksel hazinelerin zenginleşmesini istiyor.

Bu tür bir cömert yoksulluğun örneğini bize, Rab’den sonra, ilkin Havariler sundular. Onlar, hiç ayırım yapmaksızın, her şeylerini terkettiler ve tanrısal Öğretmen’in sesine uyarak, balık avlarken insan avlamaya koyuldular (Mat. 4, 19).
Onlar, birçok insanı, yani, inançla tüm izleyenleri kendilerine eşit yaptılar. Kilisenin ilk oğullarının “tek bir yürek ve tek bir ruh”(Elç. 4, 32) oldukları zamandı o. Sahip oldukları her şeyden vazgeçerek, tadı eşsiz olan dinsel bir yoksulluğun aracılığı ile, sonsuz değerlerle zenginleşiyorlardı.Havarilik vaizciliğinden hiç bir şeye sahip olamamanın ve Mesih’le her şeye sahip olmanın mutluluğunu öğrenmişlerdi. Bunun içindir ki, tapınağın girişinde, topal ondan bir sadaka istediğinde Petrus ona: “Bende gümüş ve altın yok, ama bende olanı sana veriyorum. Nasıralı İsa Mesih’in adıyla yürü!” (Elç. 3, 6) demişti.

Bu alçakgönüllülükten daha yüce ne olabilir ki? Bu yoksulluktan daha zengin ne olabilir ki? Paranın garantisine sahip değildir, fakat doğanın nimetlerini vermektedir. Annesinin kucağından sakat doğan o insanı Petrus, sözü ile, iyileştirdi. Ve paranın üstünde kazılan Sezar’ın imgesini vermeyen, insanda Mesih’in imgesini yeniden iyileştirdi. Bu hazinenin nimetlerini salt yürümek olasılığına kavuşan topal değil de, Havari’nin yüreklendirmesinden sonra mucizevi iyileşmenin sayesinde imana gelen o beş bin kişi de tecrübe etti (bk. Elç. 4, 4).
Sadaka dileyene verebileceği hiç bir şeye sahip olmayan o yoksul, öylesine bol bir tanrısal inayet dağıttı ki bir insanı bacağından, binlercesini de yüreklerinden iyileştirdi. Yahudi sadakatsizliğinde topallayanları Mesih’in yoluna çevik olarak iade etti.

LEO MAGNUS († 461)

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİN

Şu anda burada değiliz. Ama bize e-posta gönderebilirsiniz, en kısa zamanda size geri dönüş yaparız.

Not readable? Change text. captcha txt