Tanrı bizi yüzünün nuru ile aydınlatsın!
Bu yorum, Aziz Ambrosius’un ölümünden birkaç hafta önce son çalışması oldu.
“Yüzünü neden çeviriyorsun?” (Mez. 43, 25). Karanlığın kalbimizi kapladığı, gözümüz gerçeğin ışığını göremez hale gelecek kadar üzgün olduğumuz anlarda, Tanrı’nın yüzünü bizden çevirdiğini sanırız. Çünkü Tanrı aklımızı, zihnimizi koruduğu sürece hiçbir şeyin bizi karanlığa boğamayacağından eminiz. İnsanın yüzü vücudunun diğer uzuvlarından daha aydınlıktır. Birisine baktığımız zaman tanımadığımız birisi ise onu keşfederiz. Bildiğimiz birisi ise onu tanırız. Çünkü gözümüzden kaçması mümkün değildir. Ya insanın yüzüne bakan Tanrı olursa, onu kat kat fazla aydınlatması gerekmez mi?
İsa’nın sözlerini en güzel şekilde ifade eden Havari, bu konuda da usumuzu uygun bir tümce ile aydınlatırken şöyle diyor: Tanrı “Işık karanlığın ortasında parlasın” dedi. Ve İsa’nın çehresinde parlayan ışığının bilincine varmamızı sağlamak için, kalplerimizde kendisi parladı. İsa’nın ışığının varlığımızın hangi kısmına nüfuz ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. İsa kalplerin ebedi ışığıdır ve Peder onu, çehresi ile aydınlanmamız için yeryüzüne gönderdi. Şimdiye dek yeryüzünde karanlığın tutsakları olmamıza karşın şimdi bu yüzden, ebedi ve göksel gerçeklerle yüzyüze gelebiliyoruz.
Havari Petrus, doğuştan kötürüm olana “Bize bak!” dediğine göre neden hala İsa’dan sözediyoruz? Kötürüm, Petrus’un yüzüne baktı ve imanın lütfu ile aydınlandı. Çünkü inanmasaydı, şifa bulamayacaktı.
Bu nedenle Havariler’de böylesine bir ihtişam mevcut olmasına karşın, Zakay, İsa’nın oradan geçeceğini duyunca bir ağaca tırmandı. Çünkü boyu kısa olduğundan, O’nu kalabalığın içinde göremiyordu. İsa’yı gördü ve ışığa kavuştu. İsa’yı gördü ve o ana dek başkalarının parasını çalarken, kendi parasını ortaya koydu.
Yüzünü neden çeviriyorsun? Başka bir deyimle, yüzünü bizden çevirsen de çehrenin ışığı ruhumuza nakledilmişti, Rabbim. O ışığı içimizde saklıyoruz ve O, kalplerimizde parlıyor. Çünkü sen yüzünü çevirirsen, kimse hayatta kalamaz.
AMBROSİUS (339-397)