Çoban sürüden geçinmeli mi?
Şimdi bakalım, kimseyi kollamayan Tanrı Sözü, koyunlarına değil, kendilerine yiyecek arayan çobanlar hakkında ne diyor: Onların sütünü içtiniz, onların yünü ile giyindiniz, yağlı kuzuları kestiniz. Siz sürüme çobanlık etmediniz. Çelimsiz kuzuya güç vermediniz, hasta olanı iyileştirmediniz, yaralı olanın yarasını sarmadınız. Kaybolan kuzuyu geri getirmediniz, yolunu şaşıranı aramadınız. Güçlü olana yüklendiniz. Çobansız kaldıkları için koyunlarım dağıldı.
Koyunlarla değil de kendileriyle ilgilenen çobanlara neleri sevdikleri, neleri ihmal ettikleri hatırlatılır. Sevdikleri mi? Sütlerini içtiniz, yünleri ile örtüldünüz. Bu nedenle Havari şöyle der: Bağ dikip de meyvesini yememek olur mu? Sürünün sütünü içmeyen çoban olur mu? Bundan anladığımıza göre sürünün sütü, amirlerinin maddi geçimini sağlamak için Tanrı kavminin ödediğidir. Yukarıda sözünü ettiğim metinde, Havari’nin kastettiği budur.
Havari, elinin emeğinden geçinerek koyunlarından süt istememeyi yeğlemesine karşın, bu sütü almaya yetkili olduğunu ve Rabbin bunu emrettiğini de açıkça beyan ediyor: İncil’i beyan edenler, İncil’den yaşamak durumundadır. “Bu yetkiyi başka Havarilerin de kullandığını söylüyor. Bu yetki kendilerine verildi, kendilerince gaspedilmedi. Kendisi ise bundan fazlasını yaptı. Hakkı olan şeyi almadı, hakkı olanı kendisi başkalarına bağışladı. Ama başkaları bu hakkı talep ettiyse, bu haksız bir davranış değildi. Bundan fazlasını yapan kendisidir, Aziz Pavlus’dur. Yaralıyı hana getiren Samiriyeli, “Fazla harcarsan, dönüşümde öderim” derken belki onu ima ediyordu.
Sürünün sütünü istemeyenler hakkında daha ne demeli? Onlar şefkat dolu insanlardır ya da şefkat dağıtmak olan görevlerini daha mertçe, daha cömertçe gerçekleştiren insanlardır. Bunları övmek, diğerlerini ise ayıplamamak gerek. Çünkü Havari de kendisi için armağan talep etmemekle birlikte, sürüsü için verimlilik dilerdi. Kendisini sütten mahrum edecek bir kısırlık değil.
AUGUSTİNUS (354-430)