Sizi kurtaran Tanrı’nın yardımıdır.
Önceden takdir ve Tanrı lütfu konusunda en parlak ışık, Kurtarıcı’nın kendisidir. Tanrı ile insanlar arasında arabulucu bir insan: Mesih İsa. Dinsel inancının ya da etkinliklerinin önceden var olan hangi değerleriyle, ondaki insan doğası bu konumu elde edebilmiştir? Sorumu yanıtlayın. Bu insan, Tanrı’nın tek Oğlu olmaya nasıl değer görülmüştür? Tanrı’nın tek Oğlu, Kelam’ın üstlenmesiyle Peder ile birlikte ezeli ve ebedidir ve tanrısal bir varlığın birliğindedir. Bu birleşme öncesi O, nasıl bir iyilik yapmıştır? Sözle anlatılamaz bu yükselişe varmak için O, daha önce ne yapmıştır, neye inanmıştır, ne dilemiştir? Bu insan var olmaya başladığından beri, Tanrı’nın tek Oğlu olmaya başlamışsa, Kelam’ın eylemi ve karşılayışı ile değil midir?
Bu nedenle önderimizde gerçek kaynağı bulmalıyız. Bu kaynak aracılığıyla herkesin elverdiği ölçüde Tanrısal lütuf tüm organlarına yayılır. Tanrı lütfuyla bu insan, başlangıçtan beri Mesih İsa olduğuna inanmaya başlayan kişi, Hıristiyan olur. Mesih İsa’yı doğuran Kutsal Ruh’tan hıristiyan kişi yeniden doğar. Kutsal Ruh’un yardımıyla Mesih İsa’nın hiçbir günahı yoktur. Kutsal Ruh’un yardımıyla günahlarımız bağışlanır. Kuşkusuz Tanrı, onun böyle davranacağını önceden biliyordu. Azizler için önceden takdir, en üstün azizde daha çok parıldamıştır. Gerçeği bildiren sözcükleri iyi anlayan kişiler, bunu nasıl yadsıyabilir? Çünkü görkemli Rab için önceden takdir olduğunu öğrendik, bu insan Tanrı’nın Oğlu olunca. İsa için önceden takdir vardı; öyle ki tensel yönden Davut’un oğlu olması gerekirken, kutsallaştıran Ruh’un yardımıyla, tüm gücüyle Tanrı’nın Oğlu olmuştur. Bunun nedeni de, Kutsal Ruh’la Meryem Ana’dan doğmuş olmasıdır. Böylece dile sığmaz biçimde, Tanrı olan Kelam tarafından eşi benzeri olmayan biçimde bir insanın evlat edinilmesi olayı gerçekleşmiştir. O derece ki, tam anlamıyla ve gerçekten şöyle denebilir: Tanrı’nın Oğlu ve insanoğlu. İnsanoğlu, çünkü karşılanan bir insandır ve Tanrı’nın Oğlu, çünkü Tanrı’nın tek Oğlu insanı karşılıyor. Böyle olmasa Üçlük-Birlik’e değil, dörtlüke inanmak gerekirdi.
İnsan doğası için önceden takdir edilen böyle bir yüceltmedir. O denli soylu ve o denli yüksektir ki, bundan fazlası düşünülemez. Öte yandan Tanrı, daha alçakgönüllü davranamazdı. Çarmıha gerilip, ölecek kadar güçsüz teniyle insan doğasını karşıladı. Bu eşsiz varlığın önderimiz olması, önceden takdir edildiği gibi bizlerin de, ne denli kalabalık olursak olalım, O’nun organları olmamız takdir edilmiştir. İnsansal değerler burada söz konusu değildir. Çünkü bu değerler, Adem’in yanılgısıyla yok olmuşlardı ve hükümdarlık edecek olan, Tanrı’nın biricik Oğlu ve tek Rab olan Rabbimiz İsa Mesih’le egemen olan Tanrı lütfudur. Herhangi biri, bu eşsiz kuşaktan önce var olan değerli önderimizde bulursa, onun organları olan bizler de, sayısız dirilmemizden önce var olan değerleri arasın.
AUGUSTİNUS (354-430)