NİKOLA TAVELİC VE ARKADAŞLARI, ŞEHİTLER († 1391)

Bir Çağdaşın Anlatısında Aziz Nikola Tavelic Ve Arkadaşlarının Şehitliği
14 Kasım, Azizler Nikola Tavelic Ve Arkadaşları Bayramı

Katolik inancı için her çeşit işkenceden geçmeye hazırız.

Nikola ve arkadaşları, şeytanın kapmak istediği ruhları nasıl kurtaracakları ve kutsal Kudüs kentinde En Yüce Olana nasıl daha bol sayıda meyve ikram edebilecekleri konularında uzun süre aralarında görüştüler.Ondan sonra, hiç korku duymaksızın, çok bilge ve tanrıbilim konusunda uzman kimi rahiplerin önerileri ve Kutsal Kitabın geçerli tespitlerine dayanarak 1391 yılında Aziz Martino’nun bayramı olan 11 Kasım günü, sabahın dokuzuna doğru uzun süreden beri akıllarında olanı gerçekleştirmeğe karar verdiler. Hepsi bir arada ellerinde biri İtalyanca, diğeri Arapça yazılı birer kağıt destesini tutarak Süleyman’ın tapınağına doğru yürüdüler; fakat içeri girmeleri yasaklandı.Kadı’nın evine götürdüklerinde kağıtları gösterdiler ve ona okudular. O zaman Kadı rahiplere döndü ve sert bir sesle sordu: “Demin okuduklarınızı aklı başında, sorumluluk taşıyan insanlar gibi ya da çılgın, akılsız olanlar gibi hiç düşünmeksizin okudunuz?”Rahipler, onun (Kadı’nın) din değiştirmesini istediklerinden, büyük bir kararlılıkla yanıt verdiler: “Bizi insanlar değil, Tanrı gönderdi. Size gerçeği ve kurtuluş yolunu göstermemiz için bize esin oldu. Nitekim İncil’de Mesih şöyle diyor: “İnanıp vaftiz olan kurtulacaktır. Aksine inanmayan yargılanacaktır”.

O zaman Kadı onları yeniden sorguya çekti: “Sözlerinizi geri almaya, Arap olmaya, böylece ölümden kurtulmaya hazır mısınız? Nitekim bunu yapmazsanız öleceksiniz” dedi. Onlar da açık bir sesle yanıt verdiler: “Söylediklerimizi hiçbir şekilde geri almak niyetinde değiliz, Katolik inancı uğruna ölmeye ve her çeşit işkenceden geçmeye hazırız çünkü söylediğimiz her şey aziz, Katolik ve gerçektir.
Bunu duyan Kadı, danışmanlarının görüşünü aldıktan sonra, ölüm kararını verdi. Karar ilan edilir edilmez Araplar büyük bir patırtı ile ayaklandılar, “Ölüme, ölüme” diye bağırarak. Ve böylece çeşitli aletlerle işkence ederek onları yerde yarı ölü bıraktılar. Bu, öğlen sonrası saat üç yakınlarında oldu ve halkın feryatları arasında geç saatlere kadar onları parçaladılar.Gece yarısına doğru Kadı onları soydurdu ve çıplak olarak direklere bağladı, yeniden acımasızca kırbaçlattı o kadar ki, korkunç şekilde yara bere içinde, ayakta duramıyorlardı. Daha sonra onları karanlık bir hapishaneye kapattırdı, odun kütüklerine bağlatarak öyle ki işkencelerinin sonu gelmiyordu.

Nihayet üçüncü gün canilerin idam edildiği meydana götürdüler. Emir ile Kadının ve de Araplardan ve kılıçlarını çekmiş olan askerlerin oluşturduğu mahşeri bir kalabalığın önünde, büyük bir ateş yakıldıktan sonra, bir kez daha sorguya çektiler söylediklerini inkar edip etmeyeceklerini ve ölümden kurtulmak için Müslüman olmak isteyip istemediklerini sordular. Fakat onlar (rahipler) şöyle yanıt verdiler: “Biz bunu istiyoruz ve sizden ricamız Mesih’in inancına geçmeniz ve vaftiz olmanızdır. Bilin ki Mesih ve inancı için biz ne ateşten, ne de bedenin ölümünden korkuyoruz”.Bunu duyan Araplar, öfke içinde, onlara saldırdılar ve kılıçları ile öylesine şiddetli darbeler indirdiler ki insana benzer tarafları kalmadı. Ondan sonra onları ateşe attılar. Gün boyunca o kalabalık durup sahneye baktı, odunlara odun kattı, küllerini rüzgara dağıttı ve kemiklerini sakladı öyle ki Hıristiyanlar onları bulup defnedemesinler diye.

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİN

Şu anda burada değiliz. Ama bize e-posta gönderebilirsiniz, en kısa zamanda size geri dönüş yaparız.

Not readable? Change text. captcha txt