LATİN DİLİNDE HIRİSTİYAN EDEBİYATININ BAŞLANGICI (180-258)
Buraya kadar sözünü ettiğimiz yazarların tümü, yapıtlarını kaleme alabilmek için, Yunan dilini kullanmışlardı. III. yüzyılın ilk on yıllarında Roma’da yaşayan ve faaliyette bulunan Hippolitus da Yunanca’yı, kusursuzca kullanmaktadır. Her ne kadar bir Paradokssa da Latince yazılmış olan ilk Hıristiyan belgeleri Roma’dan değil de Latin olan Afrika’dan yani, kaba hatları ile, Tunus, Cezayir ve Fas’ı kapsayan (o zamanki adları ile Prokonsüler Afrika, Numidia ve Magrib) bugünkü Kuzey Batı Afrika’dan, bugünün Tunus’una yakın Kartaca metropolü’nün etrafında olan bölgeden gelmekteler.
Hıristiyan metinlerini Latince olarak yazmanın ilk gereksinimi, hiç kuşkusuz, müminlere konuştukları dilde olan Kutsal Kitap çevirilerini temin etmekten doğmuştur. Bu denli geniş bir alanda yayılmış olan cemaatlerin, ayinsel hizmetlerinin ihtiyaçlarından da kaynaklanan, talep ettikleri Kutsal Kitap’ın Latince çevirileri pek çok oldu. 400 yılına doğru, Hieronimus ile, Vulgata adı ile bilinen Kutsal Kitap’ın Latince metninin tek ve gözden geçirilmiş bir basımı yayınlanacaktır.
Afrika’daki ilk Hıristiyanların litürjisini (ayinselliğini) ve tinselliğini besleyen Kutsal Kitap çevirilerinden başka, çok üstün sayıldıklarından ve normal olarak, onlara bir yetki tanındığından, diğer bazı Hıristiyan metinleri Yunanca’dan Latince’ye çevrildiler, örneğin Apostolik Babaların bazı yazıları, Barnabas, Didache, Erma Çobanı, Clemens’in Korintoslular’a mektubu v.b.
Bunlar herhangi bir ededi niyeti olmayan, o dönem Hıristiyanların vasat kültür düzeyine uygun popüler çevirilerdi.
Bu genç toplulukların güçlü dinsel gerilimi şehitlerin belgelerinde anlamlı bir ifade aracını buluyor. Bunlar şehitlerin sorgulamalarını ve Romalı yetkililerce hüküm giymelerini içeren yargılama belgelerine dayanarak hazırlanıyor. Belgeler topluluk için bir örnek teşkil ediyorlar ve bu yüzden, onlarda kendi değer ve emellerini bulan, topluluğun kültürel vicdanına dahil oluyorlar. Sürekli olarak okunan ve gözden geçirilen Şehit Belgeleri zamanla Azaplar’a dönüşürler ve Ayinselliğin (litürji’nin) ayrılmaz bir parçası olurlar. Burada, en azından, bu belgelerden en önemli ve etkili olan ikisini anımsatalım: Sicilyalı Şehitlerin Belgeleri (Yıl 180) ve Perpetua ile Feliçita’nın Azabı (yıl 202).