Azap yolunda acele edenle birlikte biz de koşalım.

Gelin, birlikte Zeytinlikler Dağına çıkalım ve kurtuluşumuzun gizini gerçekleştirmek için kendiliğinden saygıdeğer azaba yaklaşan ve bugün Beytanya’dan dönen Mesih’i karşılıyalım. Kudüs’e doğru kendi isteği ile geliyor. O’nunla birlikte “tüm yönetim ve hükümdarlıkların, tüm güç ve egemenliklerin ve anılacak tüm adların çok üstüne” (Ef. 1, 21) göklere bizleri de çıkartabilmek için gökyüzünden indi. Ünlenmek için görkem ve seyirlik içinde gelmedi, “Çekişip bağırmayacak” diyor “Yollarda kimse O’nun sesini duymayacak” (Mat. 12, 9). Hoşgörülü ve alçakgönüllü olacaktır, eski bir giysi ile ve sefil bir durumda gelecektir.

Azap yolunda acele edenle birlikte biz de koşalım ve onu karşılayanları örnek alalım. Fakat, yol boyunca, önüne zeytin ya da palmiye dallarını, halıları veya benzer şeyleri sermek için değil de değersiz kişiliklerimizi, alçakgönüllü bir teslimiyet ve derin bir tapınma içinde, ayaklarının dibine sanki sermek için. Böylece, ilerleyen Tanrı’nın Sözü’nü kabul edelim ve hiç bir yerin kapsayamadığı o Tanrı’yı içimize alalım. Hoşgörünün ta kendisi olan O, bizlere hoşgörü içinde gelmekten hoşlanıyor. Gururumuzun günbatımına çıkıyor, böyle bir anlam geçerliyse, daha doğrusu sonsuz alçaklığımızın gölgesine giriyor, bizi yükseltmek ve kendine götürmek için yakınımız oluyor, bizden biri oluyor.

O “doğuya doğru gökler üzerine” (bk. Mez. 67, 34) çıktı, yani yüceliğin ve tanrısal zaferinin zirvesine, gelecekteki durumumuzun başlangıcı ve öngörünmesi olarak. Yine de insanı terketmiyor. Çünkü onu seviyor, çünkü insan doğasını, dünyanın çirkinliklerinden şan’a doğru yükseltip, kendi ile birlikte yüceltmek istiyor. O halde, alçakgönüllülükle, Mesih’in önüne giysilerimizi ya da cansız dalları veya salt bir kaç saat için göze hoş gelen ve yeşilliklerini yitirmeye mahkum olan yeşil yaprakların yerine kendimizi serelim. Çünkü Mesih adına vaftiz edildiğimizde Mesih ile giyindirildik (bk. Gal. 3, 27). Ayaklarına serilen elbiseler gibi kapanalım.

Günah yüzünden eskiden kızıl kumaş gibi kıpkırmızı idik, sonra ise kurtuluşun vaftizle elde edilen arınması ile, ölümün fethine basit palmiye dalları ile değil de zafer ganimetleri sunabilmek için, yünün beyazlığına ulaştık. Ruhun tinsel dallarını sallayarak biz de her gün çoçuklarla birlikte ve kutsallık içinde “İsrail kralı Rabbin adına gelene övgüler olsun” diye alkış tutalım.

ANDREAS (GİRİT’Lİ) (660-740)

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİN

Şu anda burada değiliz. Ama bize e-posta gönderebilirsiniz, en kısa zamanda size geri dönüş yaparız.

Not readable? Change text. captcha txt