Senden doğanın adı Tanrı Oğlu olacak.
Bir bakireden doğmak, Tanrı’ya yaraşır tek doğuş türüydü. Tanrı’yı doğurmak da bir bakireye yaraşan tek doğum. Bu nedenle insanların Yaratıcısı, insandan doğup insan olmak için, kendine yaraşacak bir anne seçmek, daha doğrusu kendine böyle bir anne hazırlamak durumunda idi.Bu nedenle lekesiz bir anneden lekesiz doğabilmek için, bu annenin bakire olmasını istedi. Kurtuluş için herkese gerekli olan erdemlerin timsali olabilmek için, sevgi ve tevazu dolu olan O, sevgi ve tevazu dolu olan bin anneden doğmak istedi. Bakire’ye önceden bekaret özlemini veren, tevazunun paha biçilmez nimetini bağışlayan O, ona anne olmasına da imkan verdi.
Bakire’de herhangi bir kusur bulunsaydı, Tanrı lütfundan kaynaklanmayan tek bir yönü olsaydı, Melek onun lütuf dolu olduğunu nasıl ilan edebilirdi? Böylece Azizlerin Azizini doğuracak olana, bedenen aziz olması için bekaret, ruhen aziz olması için tevazu bağışlandı.
Bu iki erdemin mücevherleri ile bezenen, ruhun ve bedenin nuru ile parlayan, güzelliğinin şanı göklere kadar yükselen şahane bakire, gökyüzü sakinlerinin bakışını üstüne çekti. Kralın bile dikkatine mazhar oldu ve Kral onu arzulayarak, kendisine bir göksel haberci gönderdi.
İncil, Meleğin Tanrı tarafından bir bakireye gönderildiğinden söz eder. Bu bakire, bedenen ve ruhen olduğu kadar, kararı ve verdiği söz ile de bakire, kısaca Havari’nin anlattığı şekilde, bedenen ve ruhen azizdi. Bu bakire son anda ve tesadüfen bulunmadı. Baştan beri seçilmişti. Yüce Tanrı tarafından önceden bilinmekte idi. Yüce Tanrı onu kendisi için hazırlamıştı. Melekler onu korumuştu. Atalar onu bir simge olarak açıklamış, Peygamberler de vaadetmişti.
BERNARDUS (1090-1153)