Kadının zarafeti kocayı neşelendirir.
Sevgili yeni evliler, yaşamınız süresince ortak Pederi’mizin evinden ve apostolik kutsamasından beraberinizde götüreceğiniz anı, Tanrısal korumanın altında, şimdiki zamanın karışıklığında, az çok geleceğin karanlıklarını size açıklayan bir hedefe doğru binbir sevinçli umutlarla adım attığınız yolda sizi tatlı bir teselli ve dilek gibi izleyecektir. Oysa bu karanlığın karşısında yüreğiniz korkmuyor; gençliğin ateşi ve cesareti sizi koruyor; ruhların ve arzuların, adımların ve yaşamın birleşmesi ile katettiğiniz patika ruhlarınızın sakinliğini bozmuyor, aksine yenileyip genişletiyorlar. Yuvanızın duvarları içinde mutlusunuz, karanlıkta değilsiniz, ailenizin bir güneşi vardır, eşiniz.
Kutsal Kitap’ın eş konusunda neler söylediğini, neler düşündüğünü dinleyin: “Hamarat bir kadının zarafeti kocayı neşelendirir ve bilgisi onu canlandırır, hoşlandırır. Sessiz bir kadın Tanrı’nın bir armağanıdır ve terbiyeli bir vicdan benzersiz bir şeydir. Alçakgönüllü bir eş iki misli bir nimettir ve iffetli bir ahlâkın değeri tartılamaz. Bakımlı bir evde yaşayan iyi bir eşin güzelliği, göklerin doruklarında dünyanın üzerinde yükselen güneş gibidir” (Sirak 26, 13-16).
Evet, eş ve anne ailenin güneşidir. Cömertliği ve bağlığı ile, sürekli hazırlılığı, dikkatli inceliği, kocasının, çocuklarının yaşantısını mutlu etmeye yarayan her şeydeki desteği ile bir güneştir. Etrafında ışık ve sıcaklık dağıtır. Bir evliliğin, bu koşullarda hayırlı olduğunu söylediğine göre eşlerden her biri, bu evliliği yaptığında, ken-dini değil de karşı tarafı mutlu etmeyi amaçladığında bu soylu duygu ve gaye, her ne kadar ikisini de ilgilendiriyorsa da, kadının ilk erdemidir. Çünkü annenin heyecanı ve yüreğin anlayışı ile doğuyor: o anlayış ki, acı duyarsa bile, salt mutluluk vermek ister; aşağılanırsa da salt saygı ve onur vermek ister; tıpkı ışınları ile sisli günü neşelendiren ve batışında bulutları yaldızlayan güneş gibi.
Bakışının berraklığı ve sözlerinin ateşi ile gelin ailenin güneşidir; bu bakış ve bu sözler tatlı bir şekilde ruha dalıyor, ruhu büküyor, duygulandırıyor, tutkuların karışıklığından kurtarıyor ve erkeği, sürekli ve bazen uzun mesleki veya kırsal çalışmada geçen ağır bir günden ya da kaçınılmaz ticari veya sanayi işlerden sonra, ailenin mutluluğuna, iyiliğine ve ailevi sohbetlere kavuşturuyor. Gözü ve dudağı, bir şimşekte bin parıltı, bir seste bin şefkat taşıyan, bir ışık ve bir seda dağıtırlar. Bir anne yüreğinden fışkıran şimşekler ve seslerdir bunlar. Çocukluğun cennetini yaratıp canlandırırlar, önerip ihtarda bulunduklarında bile her zaman iyilik ve tatlılık dağıtırlar. Öyle ki daha güçlü bir şekilde hisseden genç ruhlar, sevginin buyruklarını daha bir içtenlik ve derinlikle kabul edebilsinler.
Gelin, doğal saflığı, onurlu gösterişsizliği, dürüst ve hıristiyan ölçülülüğü ile ailenin güneşidir ve ruhunun dürüstlüğünde ve derin düşüncesinde, davranışının ve giysilerinin ince ahenginde, hem ölçülü hem de şefkatli huy ve giyiminde de öyledir. İnce duygular, hoş yüz ifadeleri, saf sessizlikler ve gülüşler, uyumlu bir baş işareti güneşin renklerini almak ve yansıtmak için açılan, seçkin, oysa basit bir çiçeğin zerafetini verirler ona. Ah, böyle bir eş ve anne imgesinin aile reisinin ve çocuklarının yüreğinde ne gibi şefkat ve şükran duygularını canlandırıp derinlemesine nasıl işlediklerini bir bilseniz.
PİUS (XII. PAPA) (1876-1958)