Öz oğlunu bile esirgemedi, O’nu kurtuluşumuz için sundu.

Tanrı ilk önce İsrail halkını olağan üstü ve mucizevi bir şekilde Mısır’ın köleliğinden kurtardı: Kurumuş olan Kızıl Denizden geçirtti. Çölde gökten gelen gıdalarla, yani ekmek ve bıldırcınlarla, besledi. Sussuzluğunu gidermek için sert kayadan bitmeyen bir su kaynağını fışkırttı. Onu engelleyen tüm düşmanlarına karşı zaferler kazandırdı. Gereken zamanda Ürdün nehrini tersinden akıttı. Vaadettiği toprakları, kavimlerin ve ailelerin sayısına göre, ayırdı ve dağıttı. Oysa tüm bunları büyük bir sevgi ve cömertlikle yapmış olmasına karşın, o nankör ve her şeyi gerçekten unutan insanlar Tanrı’ya tapmayı bıraktılar, inkar ettiler ve birçok kez putperestlik günahına düştüler.

Daha sonra ise bizleri de, doğal olduğunu düşündüğümüz birçok yolla putperestlerin yabani zeytin ağacından ayırdı. “Biliniz ki, siz putperestken şöyle ya da böyle saptırılıp dilsiz putlara tapmaya yöneltilmiştiniz” (bak. I. Ko. 12, 2) diye yazıyor Aziz Pavlus. Bizleri yahudi halkının gerçek zeytin ağacına aşıladı. Doğal dallarını kırarak bizi, sevgisinin verimli köklerine dahil etti. Sonra da: “Öz Oğlu’nu bile esirgemeyen, O’nu hepimiz uğruna ölüme teslim eden Tanrı”, O’nu tatlı bir kokulu adak gibi sundu ve bizleri her kötülükten bağışlamak ve kendine ait arı bir millet oluşturmak için yardım etti. (Rom. 8, 32).

Bizim için tüm bu yaptıkları basit birer işaret değil, bize karşı beslediği sonsuz sevgi ve cömertliğinin kesin kanıtlarıdır. Bizler nankör, hatta nankörlüğün her çizgisini aşmış insanlar olarak, Tanrı’nın sevgisini önemsemiyoruz, verdiklerinin yüceliğini tanımıyoruz ve bizleri yaratan, bizlere bu denli büyük armağanlar vereni inkar ediyor, nerdeyse hor görüyoruz. Sürekli olarak günahkarlara gösterilen şaşırtıcı merhamet bile yaşantımızı ve alışkanlıklarımızı, kutsal koşullarına uygun şekilde düzenlememize neden olmuyor.Bunlar, gelecek kuşakların hafızalarında kalması için, gerçekten yazılacak şeylerdir. Öyle ki gelecekte kendilerini Hıristiyan adlandıranlar, Tanrı’nın bize gösterdiği bunca sevgiyi bilip, Tanrısal övgüleri kutlamaktan vazgeçmesinler.

YUHANNA FİSHER (1469-1535)

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİN

Şu anda burada değiliz. Ama bize e-posta gönderebilirsiniz, en kısa zamanda size geri dönüş yaparız.

Not readable? Change text. captcha txt