Yaşamını eğitici göreve adayan, Kutsal Kitap’ın sözünü ettiği ödülü ondan alacaktır.
Ebedi yaşamı elde etmelerine yardımcı olmak için çocukların, özellikle yoksul olanların eğitimine kendini adamak çok soylu bir görev ve yüce nimetlerin kaynağıdır. Onların öğretmeni olan ve aydın bir oluşumun aracılığı ile, onları özellikle inanç ve merhamette eğitmeye bağlanan bu çocuklara karşı koruyucu meleklerinin görevini üstlenmekte ve bir insan ve bir Hıristiyan olarak gelişmelerinde, üstün bir değeri hak etmektedir.
Okul, benzeri olmayan oluşturucu bir araçtır. Salt çocukları kötülükten korumakta değil de, ailevi ya da toplumsal durumları ne olursa olsun, özellikle onları iyiliğe doğru yönlendirmekte. Öğretmen ile sürekli temas gençlerin ruhunu öyle etkileyebilir ki, yaşamları tümden değişmiş olur. Taptaze fidanlar gibi gençler, eğiticinin istediği yöne doğru kolaylıkla dönerler. Oysa tehlikeli bozulmalara kaydıklarında onları yeniden ele alıp eğitmek çok zor olur.Çocukların, özellikle yoksul olanların dikkatli eğitimi yalnızca, insansal ve hıristiyan bir anlamda ilerlemelerine yardımcı olmuyor, aynı zamanda da herkes tarafından çok takdir ediliyor. Çocuklarının iyilik yoluna yönlendirildiklerini gören aileler, dürüst kişilere ve sadık vatandaşlara güvenebileceklerini gören devlet yetkilileri, özellikle de onlardan dinsel görevinin çeşitli şekilleri için faal ve sağlam üyeler kazanan Kilise.
Eğitici görev büyük bir sevgi, sabır ve derin bir alçakgönüllülük gerektirir. Oysa yaşamını ona ayıran ve Tanrı’dan eğitici eylemine sadık olmasını dileyen, gerçeğin ortak yönetmeni olarak seçilmiş olmanın mutluluğundan başka, Tanrı’dan destek ve teselli görecek ve Kutsal Kitap’ın sözünü ettiği ödülü ondan alacaktır: “Bir çoğunu salaha döndürenler de yıldızlar gibi ebediyen parlıyacaklar” (Dan. 12, 3).
Adanmış bir yaşamın bağışı ile kendilerini bu göreve bağlayanlar, hiç kuşkusuz ki, tüm bunları elde edecekler ve Mesih’i izlemeye salt O’na hoş görünmeye çalışacaklardır. O ki: “bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı benim için yapmış oldunuz” (Mat. 25, 40) demiştir.
YUSUF KALASANZİO (1557-1648)